Sorumlulardan Biri: Balıkçılık Endüstrisi

Balıkçılık endüstrisi neden güvenilir ve sürdürülebilir bir endüstri değildir? Dünyanın dört bir yanında esir edilerek ve öldürülerek özgürlük ve yaşam hakkı ihlal edilen trilyonlarca deniz canlısıyla beraber, okyanus ekosistemleri de balıkçılık endüstrisi tarafından yıkıma uğratılmaktadır. Büyük ölçekli balıkçılık operasyonları sadece okyanusları ve su yollarını kirletmekle kalmaz, aynı zamanda devasa olta ve ağlarla uygulanan dip trolü ile deniz habitatlarını da tahrip eder. Bu ağlar deniz tabanında sürüklenerek balıkları yakalar ve binlerce yıldır var olan mercan ve sünger toplulukları da dahil olmak üzere önlerine çıkan her şeyi ve herkesi yok eder. Geride kalan balıklar yok edilmiş bir habitatta hayatta kalmaya çalışmak zorundadır. Ancak bu endüstrinin tek kurbanı yemek için öldürülmek üzere yakalanan balıklar değildir, çünkü balıkçılığın olduğu her yerde yan av da vardır.
Devasa dip trolü ağları aynı zamanda deniz kuşları, kaplumbağalar, yunuslar, musurlar, balinalar ve asıl hedef olmayan diğer birçok balığı da yakalar. Bu yaralı canlılar daha sonra denize geri bırakılır çünkü balıkçılık endüstrisi tarafından “işe yaramaz” olarak tanımlanırlar. Birçoğu yavaş yavaş kan kaybından ölürken, diğerleri yırtıcı hayvanlar tarafından yenir. Bilim insanları, ticari balıkçılık endüstrisi tarafından her yıl 650.000’den fazla deniz memelisinin öldürüldüğünü ya da ciddi şekilde yaralandığını öngörmektedir.
Ancak Greenpeace, elde edilen verilere göre bu sayının kameraya alınan görüntüler ele alındığında başlangıçta düşünülenden çok daha fazla olabileceğini belirtmektedir. The Ministry for Primary Industries (MPI) ‘in kısa bir süre önce gemilerine kamera yerleştirilmiş 127 balıkçı teknesinden aldığı yeni görüntülerle, balıkçılık endüstrisinin hedef dışı avları ve denize geri attıkları hayvanları eksik sayıda bildirdiği kanıtlanmıştır. Greenpeace Yeni Zelanda, ticari balıkçılık şirketlerini “teknelere kamera yerleştirilmeden önce avlamış oldukları yunus, albatros ve diğer balıkların sayısını büyük ölçüde eksik bildirmekten” sorumlu tutmaktadır.
Greenpeace: “Veriler, artık kameralı 127 gemi için yunus yakalama raporlarının neredeyse yedi kat, albatros etkileşimlerinin ise 3,5 kat arttığını göstermekte. Raporlanmış “ıskartaya çıkarılan” balıkların toplam hacmi ise neredeyse %50 oranında artmıştır”

Greenpeace bunun, balıkçılık endüstrisi gerçekleri sakladığı için derin su gemileri de dahil olmak üzere tüm ticari filolara kamera takılması gerektiğine dair yeterli bir kanıt olduğunu savunmaktadır. Biliyoruz ki, dünyadaki tüm balıkçı teknelerine kamera konsa bile, insan türü topyekün vegan bir yaşam benimsemedikçe, hayvanların uğradığı adaletsizlik ve sistematik şiddet sürmeye devam edecektir. Ancak bu veriler, halkın gerçekleri bilmek için endüstrilere güvenemeyeceğini kanıtlamakta önemli rol oynayabilir.
Kamera görüntülerine toplumun geneli tarafından erişilememektedir çünkü balıkçılık endüstrisi, daha önce avlanma sayıları hakkında yalan söylemiş olmasına rağmen hala kendi faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek istemekte ve belli ki bunu başarmaktadır. Balıkçı teknelerine kamera yerleştirilmesi talebinin amacı, “sektörün şeffaflığını arttırmaktır” ancak, bununla birlikte hayvanlara gizli saklı verilen zararın gözler önüne serilmesi birçok insanın daha bilinçli tercihler yapmasına vesile olabilir.
40.000’den fazla kişi, Yeni Zelanda hükümetini okyanusları korumaya, tüm ticari balıkçılık filolarına kamera yerleştirmeye ve şeffaf raporlama yapmaya davet eden Greenpeace dilekçesini imzalamıştır.

Dünyadaki tüm endüstri, hükümet, şirket ve bireyleri acilen etik bitkisel üretim ve tüketime davet eden Bitki Temelli Antlaşma’nın taleplerinden biri de, saatte binlerce hayvanın ölümüne sebep olan, büyük miktarlarda atık üreterek çevreye zarar veren yeni balık çiftlikleri kurmaktan, mevcut “su ürünleri” çiftliklerini genişletmekten vazgeçilmesi ve halihazırda hayvanları sömüren tüm işletmelerin bitkisel üretime geçiş yapmasıdır. Science dergisinde yer alan bir araştırma, iki dönümlük bir balık çiftliğinin 10.000 kişilik bir kasaba kadar atık ürettiğini ortaya koymuştur. PETA, “British Columbia’daki somon çiftliklerinin yarım milyon nüfuslu bir şehir kadar atık ürettiğinin tespit edildiğini” bildirmektedir.
Animal Equality, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1,3 milyar çiftlik balığının yemek için yetiştirildiğini ve ticari balıkçılık endüstrisinin dünya çapında yılda yaklaşık bir trilyon hayvanı öldürdüğünü bildirmektedir.
Oceana Kanada, Kanada’da bazı balıkçıların limana getirip öldürdükleri ve yiyecek olarak sattıkları balıktan daha fazlasını denize geri attıklarını bildirmektedir. “Kanada’da “ticari olmayan” türlerin ne kadarının yan avlanma yoluyla öldürüldüğüne dair bir raporlama zorunluluğu bulunmadığından, “atık” miktarı göz ardı edilmektedir.”
Netflix’te yayınlanan 2021 yapımı belgesel Seaspiracy, balıkçılık endüstrisindeki trilyonlarca hayvanın maruz bırakıldığı kan dondurucu şiddeti ve endişe verici küresel yolsuzluğu ortaya çıkarmakta ve bunu iklim değişikliğiyle ilişkilendirmektedir. Bu çarpıcı film, balıkçılığın denizlerdeki vahşi yaşam için en büyük tehdit olduğunu ve dünyadaki büyük balıkların yüzde 90’ını yok ettiğini kanıtlamaktadır. Seaspiracy, balıkçılık faaliyetlerinin her saat 30.000 köpekbalığını ve yılda 300.000 yunus, balina ve musur balığını öldürdüğünü belgelemektedir.

Harekete Geçme Zamanı
Artık balıkları ve diğer hayvanları yemekten, milyonlarca bireyin acısının sebebi olmaktan vazgeçme ve sağlıklı bitki temelli bir gıda sistemine geçme vakti! Hem bireysel hem de toplumsal değişimin bir parçası olmak için gerekli adımı atmalı, adaletsizliğe son vermek için üzerimize düşen sorumluluğu kabul edip bir an önce harekete geçmeliyiz. Vegan bir yaşam benimseyerek hayvanlara, kendi sağlığımıza ve yeryüzüne en güzel hediyeyi verebiliriz.
Hayvanların ve yeryüzünün acil desteğinize ihtiyaç duyduğu bu hak mücadelesinde yapabileceğiniz çok şey var; çevrenizdekileri veganlıkla ilgili bilgilendirebilir, belgesel ve kitap önerilerinde bulunabilir, vegan aktivizme dahil olabilirsiniz. Aynı zamanda Bitki Temelli Antlaşma’yı destekleyerek sesimizin daha güçlü çıkmasına yardımcı olabilir, çevrenizdeki işletmeleri vegan alternatifler bulundurmaya davet edebilir, değişim süreçlerine katkı sunabilirsiniz.
Bitkisel Beslen, Dünyayı Ağaçlandır!
Vegan Yaşa, İyi Yaşa!
Çeviri ve Uyarlama: Doğa Giray
Kaynak: https://plantbasedtreaty.org/the-fishing-industry-must-be-held-accountable/