Rejeneratif Çı̇ftçı̇lı̇k Tarım Alanlarının Hızla Artmasını Sağlıyor

Tüm çevresel sorunlar arasında belki de en önemlisi arazi kullanımıdır. Endüstri için kullanılan her bir dönüm, orman, savan, sulak alan, doğal çayır gibi hayati ekosistemlerden kaybettiğimiz bir dönümdür. Ve hayvancılık, diğer tüm insan faaliyetlerinden daha fazla arazi kullanmaktadır. Ve hayvancılık diğer tüm insan faaliyetlerinden çok daha fazla araziyi yok etmektedir.
George Monbiot - “Regenesis” Yazarı Tweet
Rejeneratif Hayvancılığı Bir Kenara Bırakın ve İklim, Okyanus Ve Biyoçeşitlilik Krizlerine Karşı Bitki Temelli Gıda Çözümleri Geliştirin.
Odadaki ineğe değinmenin zamanı geldi. Hayvancılık endüstrisi, büyükbaş hayvanların otlatılmasının, toprağın atmosferden daha fazla karbon emmesini sağlayarak sera gazı emisyonlarını dengeleyebileceğine dair bir miti yaygınlaştırmayı sürdürmekte. Fosil yakıtları toprakta tutmamız gerektiği gibi, et, süt ve yumurtayı da tabaklarımızdan uzak tutmamız gerekmekte. Buna “rejeneratif” hayvancılık da dahil. Şaşırdınız mı?
Vegan beslenmenin “en ideal” ve rejeneratif hayvancılığın “en zararlı” olmasının beş nedeni:
1- Oxford Üniversitesi’nin Grazed and Confused1 raporunda gösterildiği üzere, otlayarak beslenen inekler, toprakta karbon tutma yoluyla, dengeleyebileceklerinden daha fazla sera gazı emisyonu salmaktadır. En iyi ihtimalle, karbon tutulması, arazideki hayvanların saldığı sera gazlarının %60’ına denk gelmektedir.
Başyazar Dr. Tara Garnett, inekleri otlatarak yetiştirmenin “hiçbir şekilde bir iklim çözümü olmadığını” söylemekte ve eklemekte: “Çiftçilik yöntemi ve hayvan türü ne olursa olsun, artan hayvansal üretim ve tüketim, zararlı sera gazı salınımına neden olmakta ve arazi kullanımının sebep olduğu olumsuz değişikliklere katkıda bulunmaktadır.” Rapor, karbonun yalnızca çok özel koşullar altında tutulabileceğini ve o zaman bile bu tutulumun “küçük, zaman sınırlı, tersine dönebilen ve bu otlayan hayvanların ürettiği sera gazı emisyonlarından çok daha az” olacağını ortaya koyuyor.
Tıpkı petrol endüstrisinin bir zamanlar bize CO2’nin gezegen için iyi olduğunu söylemesi gibi, hayvancılık endüstrisi de sebep olduğu devasa çevresel etkiyi gizli tutmaya çalışmaktadır. Hayvan otlatma, sera gazı emisyonlarına net olarak katkıda bulunmaktadır ve iklim krizinin önemli bir itici gücüdür. Artık hayvancılığı bir kenara bırakıp, IPCC tarafından iklim değişikliğiyle mücadele için en uygun diyet olarak kabul edilen vegan diyeti uygulamanın zamanı gelmiştir.
2- Dünya’nın yaşanabilir topraklarının yarısı tarım için kullanılmaktadır. Küresel tarım alanlarının %83’ü hayvan yetiştirmek için kullanılmakta ancak kalorilerin sadece %18’ini sağlamaktadır.2 “Rejeneratif” hayvan yetiştiriciliğine geçmek, yoğun tarımdan daha fazla arazi gerektirecektir. Bu bir iklim çözümü değildir, oysa vegan beslenmeye küresel bir geçiş, gıda kaynaklı sera gazı emisyonlarını yaklaşık %49 oranında, arazi kullanımını ise %76 oranında azaltmamızı sağlayarak, karbon yutakları olarak hareket etmek üzere büyük miktarda araziyi yeniden doğaya kazandırmamızı ve dünyayı yeniden ağaçlandırmamızı mümkün kılacaktır.3
3- Otlatma sistemleri doğayı taklit mi etmekte? Hayvancılık endüstrisi tam olarak buna inanmanızı istemektedir. Ancak, 100’den fazla çalışmanın incelemesi, çiftlik hayvanları araziden uzaklaştırıldığında, bitki ve neredeyse tüm yabani memeli, kuş, sürüngen, böcek ve nehirlerdeki balık gruplarının sayı ve çeşitliliğinin arttığı tespit edilmiştir.4
4- Bir iklim çözümü olarak sunulan “rejeneratif” hayvancılık, metan acil durumunu göz ardı etmektedir. Hayvancılık, insan kaynaklı metan emisyonlarının %32’sine neden olmaktadır.5 İklim Acil Durum Enstitüsü’nden IPCC uzman yorumcu Dr. Peter Carter şöyle diyor: “Etik olarak, tüm gereksiz metan kaynakları mümkün olduğunca hızlı ve kapsamlı bir şekilde kesilmelidir. Bu da küresel veganlaşmanın artık bir hayatta kalma zorunluluğu olduğu anlamına gelmektedir.”
5-COVID-19, özellikle (vahşi) özgür yaşayan hayvanların doğal alanlarını ihlal ettiğimizde sağlığımızın doğal dünya ile olan ilişkimizle nasıl daha da bağlantılı hale geldiğini göstermiştir. Biyoçeşitliliği korumak ve gelecekteki salgın riskini azaltmak için bitki temelli beslenmeye geçerek arazileri boşaltmak ve doğa temelli çözümlere yatırım yapmak kritik önem taşımaktadır.
Hayvancılığa son vermek, fosil yakıtları toprakta bırakmak kadar önemlidir. Et, süt ve yumurta yemek gezegenin karşılayamayacağı bir keyfiyettir.
George Monbiot, “Regenesis” Yazarı Tweet
Çeviri: Doğa Giray
1 https://www.oxfordmartin.ox.ac.uk/downloads/reports/fcrn_gnc_report.pdf
2https://josephpoore.com/Poore%20and%20Nemecek%20(2018)%20Reducing%20foods%20environmental%20impacts%20through%20producers%20and%20consumers.pdf
3 https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35458176/
4 https://onlinelibrary.wiley.com/doi/epdf/10.1111/ele.13527
5 https://www.unep.org/resources/report/global-methane-assessment-benefits-and-costs-mitigating-methane-emissions