Istakozların Yemeğimiz Değil, Arkadaşımız Olması Gerektiğini Gösteren 5 Neden
Istakoz yememek ve onlara sevgi, saygı ve nezaketle davranmamak için kesinlikle beşten fazla neden olsa da, işte size başlamanız için bazı temel noktalar
1. Balıklar Hisseden Bireylerdir
Istakozlar vahşi sularda yalnız bırakılırsa 100 yaşına kadar yaşayabilir. İnsanlar gibi kur yapma ritüelleri vardır ve insanlar gibi onlar da yavrularını dokuz ay taşımaktalar. Istakozlar, avcılardan saklanmak için kayalık alanlarda yaşamayı severler ve genellikle okyanus tabanlarını keşfederken bulunabilirler. Diğer ıstakozları tanıyabilir ve hatta geçmiş tanıdıklarını bile hatırlayabilirler. Istakoz üzerinde çalışan araştırmacılar tarafından, zekalarının dünyadaki en zeki omurgasızlardan biri olan ahtapot ile karşılaştırılabileceği belirtilmiştir. Istakozların kıskaçlarında ve bacaklarında yiyecek tanımak ve bulmak için kullandıkları reseptörler vardır. Son derece iyi göremez veya duyamazlar, ancak kabuklarındaki boşluklardan çıkan binlerce küçük kıl sayesinde dokunma duyularını kullanırlar.
2. Istakozlar sosyal yaratıklardır
Yunuslara benzer şekilde, ıstakozlar da sosyal ilişkiler kurar ve karmaşık sinyalleri kullanarak doğal çevrelerini keşfederler. Birçok deniz canlısı gibi, uzun mesafeli yolculuklara bayılırlar ve özgür bırakıldıklarında yılda 100 milden fazla keşfe çıkabilirler. Istakozlar sağlak veya solak olabilir; veya iki ellerini de kullanabilirler. Birbirleriyle olan bağları güçlüdür ve kıskaçlarını kullanarak başka bir ıstakozla elele gezdikleri bile bilinmektedir. Istakozlar, zamansız ölümlerini bekleyen tanklarda satılmak üzere tutulduğunda, çoğu, hapsetme, aşırı kalabalık, yüzme alanı olmaması ve düşük oksijen seviyeleri nedeniyle stresten muzdarip olmaktadır. Diğer ıstakozlarla sosyalleşemez ve kendileri için doğal olan şeyleri yapamazlar. Istakozlar sıcaklık değişimlerine karşı son derece hassastır – bu da onları yiyecek için canlı olarak kaynatma pratiğini düşündüğünüzden daha da korkunç hale getirir.
3. Istakoz canlı canlı kaynatıldığında acı çeker
Canlı canlı kaynatmak, nasıl bakarsanız bakın dayanılmazdır. Aslında bilim insanları, ıstakozların kaynayan su dolu bir tencereye atıldıktan sonra, yanan ölümlerinden kaçmaya çalışırken vücutlarını bir yandan diğer yana kırbaçlarken ölmelerinin 35-45 saniye sürebileceğini keşfettiler. Bu süre içerisinde ise muazzam derecede acı çekmekteler. Dahası, ıstakozların zulme maruz kaldıklarında şoka girme yeteneğine sahip olmadıkları bulunmuştur; bu nedenle acıları uzamaktadır. Istakozları canlı canlı kaynatmak o kadar acımasız ki İsviçre ve Yeni Zelanda gibi bazı ülkeler bu uygulamayı yasakladı. Diğer araştırmalar, ıstakozların sadece acı hissetmediğini, bundan kaçınmayı öğrenip ne zaman olacağını tahmin edebildiklerini göstermiştir. Istakozların bir sinir sistemi vardır ve acı içinde olduklarında adrenalin benzeri hormonlar salgılarlar.
“Istakozlar, benzer durumlarda bizim hissettiğimizden daha fazla acı hissedebilir. Omurgasızları inceleyen zoolog Jaren G. Horsley’e göre, “Istakoz, zarar gördüğünde onu şok durumuna sokan otonom bir sinir sistemine sahip değildir. Muhtemelen kesildiğini hissediyor. … bence ıstakoz kesilerek açıldığı için büyük bir acı çekiyor … [ve] sinir sistemi yok olana kadar “pişirilirken” tüm acıyı hissediyor. ” ~ PETA
4. Istakozlar insanlık dışı bir şekilde öldürülür
Bir ıstakozu öldürmenin insani bir yolu yoktur. Istakozların canlı canlı kaynatılmasının yanı sıra kıskaçları koparılır, kuyrukları göğüs kafesinden ayrılır, başları keskin bıçaklarla açılır, vücutları genellikle birden fazla noktada keskin nesnelerle delinir, boğulur, mikrodalgaya atılır ve akıl almaz işkence biçimlerine dayanmak zorunda kalırlar.
“Maine’deki bir kabuklu mezbahası içinde yapılan PETA araştırması, oradaki ıstakozların başlarının kesildiğini, parçalandığını ve yavaşça ve acı içinde ölmeye bırakıldığını ortaya çıkardı. Video görüntüleri, işçilerin canlı yengeçlerin yüzlerini sivri uçlara çarparak üst kabuklarını kırdığını ve hayvanların organlarını çıkarmak için açıkta kalan etlerini sert, dönen fırçalara bastırdıklarını gösteriyor. ” – PETA
5. Istakozlar daha iyisini hak ediyor
Oğlum Noah beş yaşındayken alışveriş yapıyorduk ve canlı ıstakozlarla dolu bir cam tank gördü. Pençeleri kenetlenip sabitlenmiş ve aşırı kalabalık kirli hapishanelerinde hareket edemiyorlardı. Küçük boncuk gözleri, onları serbest bırakmamız için bize yalvarıyormuş gibi çaresizce geriye baktı. O zamanlar marketlerde ıstakozları tanklarda canlı tutmak oldukça yaygındı. Bir müşteri bir tane satın almak istediğinde, onu arka odada canlı canlı kaynatırlardı. Noah bütün ıstakozları kurtarmak ve ait oldukları denize geri götürmek istedi. Ne yazık ki bu mümkün olmadı. Ancak Noah, süpermarket müdürüyle konuşmakta ısrar etti ve ona tanklarda satılan ıstakozları görünce ne kadar üzüldüğünü söyledi.
“Lütfen ıstakoz satmayı bırakın,” diye yalvardı Noah.
Sabırlı yönetici bize bunu dikkate alacağını söyledi. Noah ve ben ıstakozların durumunu kontrol etmek için haftalık olarak geri döndük – uzun süre hiçbir şey değişmedi. Eski ıstakozlar, kısır bir sömürü döngüsünde yeni ıstakozlarla değiştirildi. Sonra bir gün alışveriş yapıyorduk ve deniz ürünleri bölümünde ıstakoz tankını göremediğimizi fark ettiğimde gitmek üzereydik. Her yere bakarak birkaç kez geri döndük. Noah onları aramak için dükkânın etrafında koştu. Gitmişlerdi. En sonunda! Bir daha asla canlı ıstakoz satmadılar.
Elbette bir sonraki adım, marketlerin diri ya da ölü ıstakoz ve deniz canlılarının satışını durdurmasıdır. Ancak hayvanlar adına konuşan bir çocuk için bu, sesinin önemli olduğunu ve onun değişimin bir parçası olabileceğini kanıtladı.
Başkaları acı çekerken asla sessiz kalmayın. Istakozlar, tüm canlılar gibi yaşamayı hak eder. Sesi duyulmayanların sesi olmalıyız.
Istanbul Fish Save
Çeviri: Elif Nazlıgül Çınaroğlu
Yazar: Miriam Porter , Kaynak: thesavemovement.org