Et Paradoksunu Aşmanın Etik Yolu

Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Et ve diğer hayvansal ürünler birçok insanın beslenmesinde demirbaş gıda maddelerini oluşturuyor. Aynı insanlar kendi tüketimlerinden dolayı bu hayvanların öldüğünü veya hayatlarını kapalı sistemlerde, yavrularından ayrı bir şekilde kötü şartlar altında geçirdiğini biliyor. Ve çoğunluğu kendisini hayvansever olarak tanımlıyor. Sonuç olarak ‘hayvanlardan nefret ettiği için onları yiyen’ herhangi bir insan bulamazsınız.

 

Hayvana zarar verdiğini bilerek onu yemeye ve tüketmeye devam etmek, insanı uyumsuz bir tablonun içine sokuyor: Et paradoksu.

 

İnsan her öğünde hayvanların can çekiştiğini ve öldüklerini düşünerek etini yiyemez. Bu düşünceleri psikolojisinde bastırması ve değiştirmesi gerekir. Bunun için gerek duyduğu bazı argümanlar vardır, örneğin: ‘Herkes yiyor zaten’. Bu sayede vicdan azabı biraz azalacaktır. Veya ‘bu normal ve sağlıklı’ Sistemin sunduğu her şeyi sorgulamadan kabul edersek ancak bu sonuca çıkabiliriz. Halbuki ‘hayır, hayvan yemek normal de değil, sağlıklı da değil’.

 

Kapitalist sistem de insanların rahatlıkla et tüketmelerini istediği için çiftlikte yaşayan hayvanları aptal birer obje gibi gösterir. Et ve süt markalarının logolarında mutlu inekler, koyunlar ve tavuklar vardır. Fakat bunun gerçek olmadığını, hepsinin dışkısının üzerinde kapalı sistemlerde, dip dibe bir hapis hayatı yaşadığını biliyoruz.

 

Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Toplum olarak paradoksun üstünde gelme yöntemleri de vardır: gelenek haline getirmek. Çünkü gelenekler, toplumlarda tabulardır, bilirsiniz. Bu sayede kültüre yayılır. Örneğin Türkiye’de ‘Adanalı olmak’ daha çok et yeme kültürüyle eş değerdir. Kendilerini böyle tarif ederler. Anormal bir durumun kültüre işlemesi konusunu kendi toplumumuzda test edecek olursak şöyle düşünebiliriz. Bir restorana gidersiniz ve et söylersiniz, garson size gelen etin köpek eti olduğunu söylerse şoka girerseniz. Ama eğer bir Vietnamlıysanız şoka girmezsiniz.

 

Bu anlamda kültürün yeri en kapsamlı olandır. Hayvanları küçümsemek dilimize dahi işlemiştir. Örneğin ‘öküzün trene baktığı gibi bakmak’ deyimi hayvanı küçültür, hayvanın bakışını önemsizleştirir. Halbuki bakış bir duyu organın çalıştırılmasıdır. Ve bir duygu organı çalıştığı sürece amacı bilgi toplamaktır. Bugün bilişsel etoloji alanında hayvanların bakışlarıyla ilgili çalışmalar ‘tercihli bakış paradigması’ kullanılarak yürütülmektedir.

 

Ayrıca birçok dini öğreti insanı en tepeye koyan ve diğer canlıları ona hizmet ediyormuş gibi tanımlayan yönlendirmeler yapar. Don’t Mind Meat? The Denial of Mind to Animals Used for Human Consumption isimli makalede hayvanların tüketilmesi mevzusunda insanların dini inanışları çokça kullandığını belirtir. (Bastian, 2012)

 

Tüketilen hayvanın bilincini küçümsemek başka bir yöntemdir. 2012’de Cambridge Bilinç Deklarasyonu, 2024’te NY Hayvan Bilinci Deklarasyonu bize bilimin ışığı altında der ki ‘hayvanlar da acı çeken, haz duyan bilinçli varlıklardır’. Fakat kişi her ne kadar entelektüel olsa da bu deklarasyonlar göz ardı edilir ve hayvanların bilinç seviyesi küçümsenir.

Buna benzer bir diğer durum ise uyumsuz tablo içinde olmanın önemsenmediği hallerdir. Kişi için uyumsuz bir tablo içinde kalmak önemsizleştirilir. Yani evet hem tüm vahşetin farkındadır hem de yemeye devam edecektir. Sorun nedir bu kadar büyütülecek?!

‘’ Özgürleşme hareketlerinden anladığımız öğrendiğimiz bir şey varsa o da, belli gruplara karşı yaklaşımımızda varolan gizli önyargıları görmeye zorlanmadığımız sürece bunların farkına varmamızın ne kadar güç olduğudur. ‘’

Sonuç olarak tüm insanlık bu paradoksa düşer ve kendini oradan bir şekilde çıkarmanın yolunu bulur. Fakat bulunan her yol elbette etik değildir. Hatta benim bildiğim tek bir etik yol vardır: vegan olmak. Şahsi anlamda düştüğüm et paradoksunda hiçbir hayvanı sömürmemeye karar vererek çıktım. Buradan da anlaşılıyor ki vegan olmak ideolojik bir durum değil, etik bir seçimdir.

 

Ayrıca belirtmeliyim ki bir durumun gelenek haline gelmesi, kültüre işlemesi onun doğru ve güvenilir olduğu anlamına gelmez. Örnek veriyorum: çocuk gelinler. Gelenekler de, kültür de ahlaki ve etik sorgulamaya açıktır ve kendilerini dönüştürmedikleri sürece bu sorgulamalarda sınıfta kalmaya mahkumdurlar.

Deniz Tapkan Cengiz

Etolog

Hayvan foto muhabiri

Son Gönderiler

Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Et Paradoksunu Aşmanın Etik Yolu

Et Paradoksunu Aşmanın Etik Yolu Et ve diğer hayvansal ürünler...

Balıkçılık endüstrisi

Sorumlulardan Biri: Balıkçılık Endüstrisi

Sorumlulardan Biri: Balıkçılık Endüstrisi Balıkçılık endüstrisi neden güvenilir ve sürdürülebilir...

Pitbull-gercekler-ve-mitler

Pitbullar – Mitler ve Gerçekler

Pitbullar – Mitler ve Gerçekler Aşağıdaki araştırma, “pitbull” olarak bilinen...